Akne, kıl köklerinin ve deri altındaki yağ üreten bezlerinin tıkanmasıyla sonuçlanan kronik bir hastalıktır. Kişilerin yaklaşık %1’inde de akne izleri gelişmektedir. Yara izlerinin varlığı, kişinin fiziksel görünümüne olan güvenini yitirmesine, başkaları tarafından dışlanma duygusu yaşamasına, mesleki ve kişisel yaşamını etkileyen depresyona yol açabilir. Dolayısıyla alne izleri kişilerin yaşam kalitelerini olumsuz etkilemektedir.
Ablatif lazerler cildin derin katmanlarındaki yeniden şekillenmeyi uyarır, ancak ilişkili yan etkileri arasında tedaviden sonra kalıcı kızarıklık, ödem, sızıntı ve kabuklanma bulunur. Ablatif lazer tedavileri, cilde yoğun bir dalga boyu ışık vererek, cildin üst tabakası olan epidermisde su moleküllerini aşırı ısıtarak çalışır ve suyun buharlaşması ile cilt soyulur. Isının erkisi ile alt tabakalarda yer alan cilt hücreleri kollajen sentezi için uyarılır. Bu şekilde ciltde mevcut olan renk değişiklikleri ve yara izlerinin düzelmesi sağlanır.
CO2 lazerler 10.600 nm dalga boyunda bir ışık yayar ve cilde rengini veren melanin renk maddesi ve hemoglobinden bağımsız olarak doku suyunu hedefler. Erbiyum katkılı itriyum alüminyum granat lazerler (Er:YAG) 2940 nm dalga boyu yayar ve CO2 lazer tedavisine kıyasla daha ılımlı yüzey yenileme sonuçlarına yol açar. Geleneksel CO2 lazerle uygulama sonrası beklenen iyileşme süresi yaklaşık 2 haftadır ve bunu birkaç hafta ila aylarca sürebilen yüz kızarıklığı izler. Er:YAG lazerlerle uygulamada ise cilt iyileşmesi daha kısa sürede olmakta ve kızarıklık daha hızlı geçmektedir.
Atrofik, yani ciltde çöküntü gelişen akne skarlarında (izlerinde) ablatif lazer tedavisi altın standart olmasına rağmen, yan etkileri nedeniyle yüksek koyu cilt rengine sahip olan kişilerde kullanımı sınırlıdır. Yan etkiler arasında en sık görüleni uygulama yapılan bölgede cilt renginin koyulaşması olarak tanımlanabilen hiperpigmentasyondur. Bu yan etkiyi azaltmak için düşük dozda uygulama yapılabilir, akne skarının üzeinden ışıkla sadece bir kez geçilebilir.
Nispeten uzun iyileşme periyodu ve ablatif lazerlerin olumsuz etkileri, ablatif fraksiyonel lazerlerin geliştirilmesine yol açmıştır. Fraksiyonel lazerler cildin üst ve alt tabakalarında etkili olmaktadır. Fraksiyonel lazer sistemlerinde lazer ışığı cilde minik sütunlar halinde gönderilir. Bu yöntemin avantajı, minik hasar bölgelerinin etrafında sağlam cilt alanlarının kalması sebebiyle ciltteki hasarın az olmasıdır. Böylece cildin iyileşmesi çok daha hızlı olmakta ayrıca lazerlerin yan etki oranı azalmaktadır. Akne izleri için şu anda kullanılan ana fraksiyonel ablatif lazer cihazlarından biri CO2 lazerdir, ancak Er:YAG lazer platformu da fraksiyone teknolojiyi içerecek şekilde değiştirilmiştir. Bu nesil fraksiyonel lazer, fraksiyonel olmayan muadillerine göre daha üstün olmasına rağmen, hastalar hala kızarıklık, ödem, yara izi ve renk değişiklikleri gibi yan etkiler geliştirmektedir. Ancak, hastanın cilt tipine bağlı olarak uygun ayarları seçerek ve üreticinin protokolünü takip ederek yan etkiler en aza indirilebilir.
Ablatif olmayan lazer sistemleri de atrofik ((akne izi çöküktür) akne izlerini tedavi etmek için sıklıkla kullanılmaktadır. Görünür veya kızılötesi aralığında dalga boyları yayarlar, bu da tip I ve III kollajen ve elastik liflerin uyarılmasına neden olur. Ablatif olmayan lazerlerin bir yararı, üstteki epidermisi tahrip etmeden deri altına enerji vererek daha az yan etki ve daha kısa iyileşme süreleri sağlamasıdır. Bununla birlikte, hastalar birden fazla tedavi seansı gerektirebilir. Hastanın rahatsızlığını azaltmak ve epidermisin korunmasını sağlamak için genellikle bu lazerlere soğutma cihazları dahil edilir. Akne izlerini tedavi etmek için kullanılan ablatif olmayan lazer gençleştirme sistemleri arasında 1540 nm Er:Glass lazer, 1320 nm Nd:YAG ve deriye daha derinden nüfuz eden ve ışınları hemoglobin ile melanin tarafından daha çok emilen 1064 nm Nd:YAG lazer bulunur. Akne izleri için kullanılan diğer ablatif olmayan lazerler arasında 1450 nm diyot lazer, 755 nm alexandrite pikosaniye lazer, 58 ve 595 nm darbeli boya lazeri bulunur.
Ablatif olmayan fraksiyonel lazerler, yara izi tedavisinde etkinliği artırmak ve yan etkileri azaltmak amacıyla geliştirilmiştir. 1550 nm Er:Doped lazer, derideki suyu hedefleyip nazikçe ısıtarak kontrollü ısı hasarına yol açar. Ablatif olmayan fraksiyonel lazerlerde epidermis sağlam kaldığından kızarıklık, ödem, kanama, kabuklanma, enfeksiyon ve yara izi gibi yan etkiler ablatif fraksiyonel lazerlere kıyasla daha azdır.
Kimyasal peeling, dolgular, mikroiğneleme, fraksiyonel radyofrekans, PRP ve mezoterapi gibi diğer stratejilerle enerji bazlı teknolojilerin kullanılması gibi kombinasyon yaklaşımlarının, herhangi bir tek tedavi yönteminden daha iyi sonuçlar verdiği gösterilmiştir. Nihai hedef, doku yeniden şekillenmesi/pigment/eritem azalması açısından her yaklaşımın tedavi edici faydalarından yararlanmak ve olumlu klinik sonuçları en üst düzeye çıkarmaktır.
Işınlar chazların probları ile cildin üzerine direk olarak uygulanmaktadır. Lazer frekansı kişinin cilt tipine göre ayarlanır. Bu tedavi belirli seans aralıkları ile uygulanmaktadır. Kişinin cilt tipine ve cildin hassasiyetine göre doğru tedavi yolu çizilerek sivilce görünümü tamamen ortadan kaldırılmaktadır.
Cildin üst tabakasının soyulmasına ve yeni bir ten yüzeyi oluşmasına yarayan kimyasal peeling 5-6 seansta uygulanır. Her seans arasında 1-2 hafta aralık bırakılır. Uygulama yapılacak bölge antisepitik solüsyonla temizlenir, mikoorganizmalardan arındırılır. Ciltde soyulmaya neden olan özel solüsyonlar uygulanır.
Peeling işlemi, cildin en dış tabakasının çeşitli yöntemler yardımıyla soyulmasıdır. Böylece cilt daha pürüzsüz hale gelir. Peeling işlemi; ciltteki hafif kırışıklıklar, sivilce izleri, renk değişiklikleri gibi sorunların çözümünde kullanılabilecek bir yöntemdir. Peeling için kullanılan maddelerden biri de aktif kömür ya da bir diğer adıyla aktif karbondur. Normal kömürün yüksek ısıya maruz bırakılması sunucu siyah ince bir toz görünümünde olan aktif karbon elde edilir. Aktif karbon, bakterileri uzaklaştırma ve ciltteki kirleri temizleme özellikleri sayesinde oldukça etkili bir peeling maddesidir. Karbon peeling ile cilt; derinlemesine temizlenir, pürüzsüzleşir. Diğer cilt lekelerinde de olumlu sonuçlar kazandıran sistem ortalama 2 haftada bir olacak şekilde uygulanır. Lekelerin büyüklük, renk ve sayılarına göre 5 ila 10 seans aralığında düzelme sağlar. Lazer ışınlarının cilt altına da etki etmesiyle, cilt form kazanarak gözeneklerin sıkılaşması sağlanır. Yağ dokuları dengelenir.
Son yıllarda pek çok hastalığın tedavisinde kullanılan PRP, kişinin kendi kanından hazırlanan, yüksek trombosit (Pıhtılaşmayı sağlayan hücreler) içeren bir üründür. İnsan kanında plazma adı verilen sıvı kısım içerisinde alyuvar, akyuvar ve pıhtılaşmada görev alan trombositler bulunur. PRP trombositten zengin olan plazmadır. Trombositler birçok büyüme faktörü içerir, bu şekilde yaralanmalarda kanı pıhtılaştırarak kanamnın durmasını sağlarlar, hem de içlerinde bulunan büyüme faktörlerini salgılayarak yaralanma bölgesindeki doğal iyileşme sürecini artırırlar. Trombositler tarafından salgılanan bu aktif maddelerin olumlu etkileri tıpta uzun süredir kullanılmaktadır. İyileşmeyen yaraların, siakne izlerinin tedavisinde, eklem ve kas hasarlarında, saçla ilgili problemlerde, diş tedavilerinde kullanılan PRP’nin, son yıllarda cilt yenilemesi amacıyla kozmetik alanlarda kullanılması ile oldukça iyi sonuçlar elde edildiği görülmüştür. Son on yılda, çok sayıda FDA onaylı PRP tedavisi ortaya çıkmıştır.
Somon DNA, hiyalüronik asit gibi pek çok değerli mineralin cilt yüzeyine enjekte edilmesiyle uygulanır. Somon DNA uygulamasında kullanılan DNA serumu, somon balığının kan ve spermlerinden elde edilir ve gençlik iksiri olarak da isimlendirilmektedir. Somon DNA serumu, cildin temelini oluşturan ve hücrelerin yenilenmesini sağlayan polinükleotid maddesinin yapımına yardım eder. Tedavide kullanılan serumun içerisinde bulunan hyaluronik asit cildin yapısında yer alır, cildin nemlenmesini sağlar. Serumun içeriğinde ayrıca Glisin, Pirolin, Lizin, Lösin gibi insan cildinde doğal olarak bulunan ancak çevresel faktörler ve yaşlanma ile birlikte azalan temel aminoasitler bulunur. Somon DNA uygulaması ile cildin yaapısında yer alan zaman içerisinde azalan bu maddeler cilde kazandırılarak cildin genç, parlak, nemli ve daha sağlıklı bir görünüme kavuşması amaçlanmaktadır.
Altın iğne cildi sıkılaştırmak ve yenilemede kısa sürede elde edilen etkileyici sonuçları nedeniyle dikkat çeken yeni bir yöntemdir. Hem radyofrekans dalgaları hem de küçük iğneler çift yönlü ortak etkileri ile kollajen artırıcı, cildi yumuşatıcı ve gençleştirici faydalar sağlamakta, bu güçlü yöntem ile cilt kırışıklıkları, akne ve yara izleri, cildin renk dengesizlikleri, lekeler, açık gözenekler tedavi edilebilmekte, aşırı ve kokulu terlemenin üstesinden gelmek mümkün olabilmektedir. Boyun ve dekolte bölgesindeki sarkmalar düzeltilebilirken, cilt de pürüzsüz bir görünüm kazanmaktadır.
BENZER HİZMETLER
.jpg)
