Hiçbir zaman yalnız olmadık?
Dil Seçiniz
Telefon
WhatsApp
Youtube
İnstagram

Hiçbir zaman yalnız olmadık?

Hiçbir zaman yalnız olmadık?

Hiçbir zaman yalnız olmadık?

İnsan vücudunda yaşayan mikroorganizmaların oluşturduğu topluluk mikrobiyota olarak isimlendirilir. Bu canlılar vücudumuzun dış ortamla tamamen temas eden veya dışa açılan bölgelerinde bulunur. Mikroorganizmalar bakteri, mantar, virus, parazit olabilir. Ancak vücudumuzda ki mikroorganizmaların büyük bir kısmı bakterilerdir. Eski araştırmalar göre bir insan vücudunda 100 trilyon bakteri, yeni araştırmalara göre ise 40 trilyon mikroorganizma yaşamaktadır. İnsan hücrelerinin sayısı ise eski çalışmalarda 10 trilyon iken, son çalışmalara göre 37 trilyondur. İnsan hücrelerinin %90'ından fazlası kan ve bağışıklık sisteminde yer alan hücrelerin yapımından sorumlu olan hematopoietik kök hücreden kaynaklanmaktadır. %84’ünü kırmızı kan hücreleri oluşturmaktadır. Kas ve yağ hücrelerinin baskın gibi görünmesinin nedeni bu hücrelerin büyük boyutundan kaynaklanmaktadır. Bu görünen tutarsızlık, kan hücrelerinin küçük boyutundan kaynaklanmaktadır.

Vücudumuzda yaşayan mikroorganizma sayıları hala araştırılmaktadır. Eski çalışmalara göre bir insan vücudunun %90’dan fazlasını bakteriler oluşturmakta iken, yeni çalışmalarda bizden sadece bir kat fazladırlar. 10 kat yerine, 1 kat mikroorganizma bulunması, konak-mikrobiyota etkileşimleri konusuna verilen önemin değiştirilmesi gerektiğini göstermez. Normal yaşamımızı sürdürmemizde, vücudumuzdaki metabolizmanın işleyişinde mikroorganizmalar çok önemli görevlere sahiptir.

Genel olarak bağırsak mikrobiyotası, besin maddelerinin vücut işleyişinde kullanılacak gıda bileşenlerine parçalanmasından sorumludur. Sellüloz, nişasta gibi insan bağırsağında sindirilemeyen şekerler bu mikroorganizmalar tarafından parçalanarak çok faydalı kısa zincirli yağ asitlerine dönüştürülürler. Bu dönüşümü sağlayan mikroorganizmaların kaybı, insan vücudunda birçok mekanizmayı etkiler ve hastalık tabloları ortaya çıkar. Mikrobiyota ayrıca biyotin, tiamin, kobalamin, riboflavin, nikotin, pantotenik asit, B ve K vitamini gibi vitaminlerin sentezinde önemli rol oynar. Faydalı bakteriler bağırsak yüzeylerini işgal ederek hastalık yapan mikroorganizmaların yerleşmesini önleyerek vücudun savunmasında da rol oynarlar. Kısa zincirli yağ asitleri bağırsak boşluğunu döşeyen hücreleri kuvvetlendirerek dışkı içerisinde bulunan mikroorganizmaların bağırsak boşluğundan vücut içerisine girişine engel olurlar. Kısa zincirli yağ asitlerinin ayrıca kanser ve iltihap karşıtı etkileri doğrulanmıştır. Örneğin; sağlıklı olanlara göre kalın bağırsak kanseri olan hastalarda kısa zincirli yağ asiti üreten mikroorganizmalar azalmıştır. Sindirilemeyen gıdaların bağırsakta faydalı mikroorganizmalar tarafından parçalanması sonucu ortaya çıkan bu kısa zincirli yağ asitleri kalsiyumun verimli bir şekilde emilmesini sağlamaktadır. Kalsiyum emildikten sonra dişlerde ve kemiklerde depolanarak dokulara güç sağlar. Bu yağ asitleri kan ve beyin arasındaki bariyeri kuvvetlendirir. Ayrıca bağırsak mikrobiyotasının merkezi ve periferik sinir sistemlerini etkileyebilecek bazı nörokimyasalları sentezleme kapasitesine sahip olduğu bildirilmiştir. Örneğin faydalı mikroorganizmalar GABA, noradrenalin, serotonin, dopamin, asetil kolin üretir. GABA gevşemeye yardımcı olur ve gerginlik anlarında beyine rahatlamayı sağlayan mesajlar verir. Eksikliğinde kaygı bozuklukları, huzursuzluk, epilepsi, uykusuzluk gibi hastalıklar görülebilir. Noradrenalin de bir stres hormonu olarak görev yapar, kaç-veya-savaş tepkisinde rol oynar. Serotonin, insana mutluluk, canlılık ve zindelik hissi veren bir maddedir. Dopamin ise kişinin duygusal tepki ve eylemlerinin kontrolünde rol oynar. Zihinsel sağlığının iyi olmasında çok önemlidir. Asetilkolinin öğrenme ve hafıza ile derin bir ilişkisi bulunur.

Vücutta bulunan mikroorganizmalar sağlıklı bir yaşamda çok önemli rol oynarlar. Kendi sağlığımız için bu küçük canlıların da sağlıklı olmasına dikkat etmeliyiz.